
Osmanlı, beş asır boyunca sadece iki öğün yemek yiyen bir medeniyetti. Sabah öğle akşam üçlüsü “kefere” işi bilinirdi. Sabah aşının, “kahve altı”nın; kahvaltının doyurucu olmasına çok önem verilirdi.Mantı, sabah kahvaltısında yenen yemekler arasındaydı; öyle ki Fatih Sultan Mehmet’in ayın 28 günü sabahları mantı yediğini tarihî kaynaklardan öğrenmekteyiz.
Yüzyıllardır sofraları süsleyen mantı, haşlansa ya da buharda pişirilse de kızartılmış veya fırında gevretilmiş yufkaların çeşitli malzemelerle harmanlanıp mantı gibi yenildiği de bilinmektedir.Mantı, “manto” kelimesinden devşirilimiş.. Orta Asya’dan göçlerle birlikte Anadolu’ya gelmiştir.Bugün genelde haşlanarak pişirilen mantı XV. yüzyılda buharda pişirilerek servis edilirdi.Mutfağımızın mantı kadar gözde bir diğer hamur işi de börektir. Börek kelimesi “bürmek” fiilinden gelmiştir.
Börekle ilgili en eski kayıtlar, Mevlânâ’nın Divan-ı Kebir adlı eserinde yer almaktadır. Dünya mutfağında sayısız çeşidi yapılan börek, dilimizden üç kıtada yirmi kadar dile girmiştir.Kaynaklar, II. Bayezid döneminde mutfaktaki baş aşçının yanında börek yapmak üzere yaşlı bir kadının da çalıştığından bahseder.XVII. yüzyılda saray mutfağında yapılan kıymalı böreğin içine kuşüzümü, hurma, kestane, kuru kayısı ve elma konulurdu.
Osmanlı çarşılarında her devirde börekçiler ve börek pişiren fırınlar bulunurdu. II. Bayezid döneminde börekçilerin soğanı bol, eti az börek yapmaları ve bu böreklerde koyun etinden başka et kullanmaları yasaklanmıştı.
Bu kanundaki diğer maddelerden, çarşı böreğine biber ve sade yağ konulduğunu da anlıyoruz.İçinde Çerkez, tulum, Kars burgu ve kaşar olmak üzere 4 çeşit peynir bulunduran, el açması yufka ile sarılan Ballı Gemici Böreği.